Перейти к содержимому

Recommended Posts

Son yıllarda bazı ülkelerdeki parlamenterlerin kendi politik çıkarlarına uygun olarak Türk tarihini yargılamaya çalıştıkları görülmüştür. Bu durum, gerek Avrupa Parlamentosu’nda gerekse Batılı ülkelerin ulusal parlamentolarında sıkça gündeme getirilmektedir. Politik amaçlar uğruna Türk milletine atılmaya çalışılan bu iftira kampanyalarına karşı, tarihi gerçekleri duyurma mücadelemiz devam etmektedir.

Sizleri Kanada Parlamentosu’nu bu konuda bilgilendirmek ve bu yasa tasarılarını protesto etmek amacıyla başlattığımız kampanyaya katılmaya davet ediyoruz.

http://www.kampanyaturk.gen.tr/kampanya.php?id=58

Kampanyanın Türkçe metni

Sayın Parlamenter,

Ermeni iddiaları doğrultusunda hazırlanan ve soykırımı tanıyan M-380 sayılı yasa tasarısını kabul ettiğinizi üzülerek öğrendim.Üzülerek diyorum çünkü, hukuk devleti olan ve toplum yapısında farklı grupları barındıran Kanada gibi bir ülke yönetiminin; “bir grup lehine, diğer bir grubu aşağılamasına destek vermesini” anlamak mümkün değildir. Uluslararası normlara ve tarihi gerçeklere tamamen aykırı olan bu karar sonrasında, Kanada Parlamentosu’nun, ülke genelini mi yoksa sadece bir gurubu mu temsil ettiği şüphelidir. Ermeni soykırımını tanımanızın yanı sıra, “soykırımın ret edilmesinin suç kabul edilmesini” teklif eden M-377 yasa tasarısının da gündeminizde olduğunu yine büyük bir üzüntü ve hayret içerinde öğrendim. Hayret ediyorum çünkü; işlemediği bir suçtan dolayı bir milleti suçlu kabul ettiğiniz gibi, konunun araştırılmasını ve tartışılmasını da ret etmektesiniz. Hayret ediyorum çünkü; demokrasinin güçlü temsilcilerinden biri olduğunu iddia eden Kanada’nın (!), bu eylemini, demokrasinin hangi özelliği ile bağdaştırdığını anlamakta güçlük çekmekteyim.

Sayın Parlamenter, öncelikle size 9 Aralık 1948'de kabul edilen ve 12 Ocak 1951'de yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi"nde ki “soykırım” tanımını hatırlatmakta yarar görmekteyim:

“Ulusal etnik, ırksal veya dinsel bir grubun tamamını veya bir kısmını yok etmek niyetiyle; grup üyelerinin öldürülmesi, fiziki ya da akli bütünlüğünün ağır biçimde zedelenmesi, grubun fiziksel varlığının tümü ya da bir bölümüyle yok edilmesi sonucunu verecek yaşam koşulları içinde tutulması, grup içinde doğumları engelleyecek önlemler alınması, grubun çocuklarının başka bir gruba zorla geçirilmesi."

Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi “soykırım”; ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubun üyelerinin "ne yaptıkları için” değil, “sadece bu gruba dahil oldukları için” yok edilmesi ve bunun "açık bir niyet" ya da "plan"a göre yapılmasıdır.

Oysa 1915’li yıllarda yaşananlar, Ermenilerin, politik maksatlı olarak, Rus, Fransız ve İngilizler ile birlikte, Osmanlı’ya karşı savaşmaları neticesinde, Osmanlı Hükümeti’nin, yasal olarak kendini savunma hakkı gereği, yer değiştirme ve yeniden yerleştirme (tehcir) uygulamasıdır. Bu yeniden yerleştirme uygulaması meşru olup, sivil halkın savaş alanından uzaklaştırılması maksadıyla yapılmıştır. Bu kural çağdaş savaş hukukunda da meşru bir uygulamadır. Nitekim II. Dünya Savaşı sırasında Fransızlar savaş durumunu ileri sürerek 1939-1940 yıllarında, Almanca konuşan Fransız vatandaşı Alsazların; ABD, Japon kökenli vatandaşlarının; Avusturya şu an İsviçre vatandaşı olan İtalyanların yerlerini değiştirmiş ve zorunlu göç ettirmiştir. Halbuki, ne Alsazlar ne Japonlar ne de İtalyanlar, Ermeniler gibi ülkelerine ihanet etmemiştir. Eğer Osmanlının uygulaması soykırım olarak değerlendirilecekse, Fransa, ABD, Avusturya ve sayısız batılı devletlerin de aynı suçla suçlanması ve onlar hakkında da aynı kararın alınması gerekmektedir.

1915 olaylarını, “kimliklerini soykırıma uğratılmışlık duygusu üzerine oluşturan” Ermenilerin kaynaklarından dinlemeniz, sizi bu yanlışa sevk etmiş olabilir. Oysa gerçekler Osmanlı, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Avusturya ve Rusya’nın arşivlerinde yer almaktadır. Konu derinlemesine araştırıldığı takdirde, o yıllarda yaşananların “soykırım” ile hiçbir ilgisi olmadığını ve bu olaylar esnasında, Türklerin de büyük acılar çektiklerini göreceksiniz.

Sayın Parlamenter, elbette, insana ve insan onuruna yönelik yapılan kötü muameleleri ortaya çıkararak, geçmişten ders alınmasını sağlamak, insanlık adına önemli bir görevdir. Ancak bu, bir tarafın kin ve düşmanlık duyguları üzerine değil; tarihi gerçekler, mevcut uluslararası sözleşmeler ve yasalar rehber alınarak yapılmalıdır. Maalesef sizin sübjektif bakış açısıyla, Türkleri “soykırım” gibi bir insanlık suçu ile suçlamanız ve daha da ileri giderek bunu tartışmasız DOĞRUYMUŞ gibi kabul etmeye çalışmanız, Türk insanına yönelik yapılan bir insan hakları ihlalidir. Nitekim insan hakları evrensel bildirgesinde de “kimse suçu ispatlanmadan, suçlu kabul edilemez” (Madde-11/1) der. Oysa sizin Parlamentonuz, kendisini bir mahkeme kabul ederek ve de yargı usullerini uygulamadan, tarafların savunmalarını almadan, tanık ve kanıtları incelemeden, bir “soykırım” kararı alıyor!? Bu noktada size “soykırım kararının” SADECE mahkemelerin vereceği bir karar olduğunu hatırlatmak isterim. Mahkemelerin vereceği bu kararın, sizin yapmış olduğunuz gibi siyasi zeminlerde alınması; sadece ülkeler arasındaki ilişkilerin bozulmasına, toplumlar arasındaki kin ve nefret duygularının körüklenmesine neden olur.

Sayın Parlamenter, tüm bu gerçeklere rağmen, Parlamentonuzda Türk ulusu aleyhinde almış olduğunuz; sübjektif, yanlış ve iftira niteliğindeki kararınızdan dolayı, sizi protesto ediyorum. Sizi cesur ve demokratik bir anlayış içerisinde, gerçekleri araştırmaya davet ediyorum. Bunun için de, 1915-1922 yılları arasında yaşanan olayların tartışılmasından ve araştırılmasından korkmayarak, M-377 yasa tasarısını gündeminizden düşürmenizi bekliyorum.

Saygılarımla

Ссылка на комментарий
Поделиться на других сайтах

Son yıllarda bazı ülkelerdeki parlamenterlerin kendi politik çıkarlarına uygun olarak Türk tarihini yargılamaya çalıştıkları görülmüştür. Bu durum, gerek Avrupa Parlamentosu’nda gerekse Batılı ülkelerin ulusal parlamentolarında sıkça gündeme getirilmektedir. Politik amaçlar uğruna Türk milletine atılmaya çalışılan bu iftira kampanyalarına karşı, tarihi gerçekleri duyurma mücadelemiz devam etmektedir.

Sizleri Kanada Parlamentosu’nu bu konuda bilgilendirmek ve bu yasa tasarılarını protesto etmek amacıyla başlattığımız kampanyaya katılmaya davet ediyoruz.

http://www.kampanyaturk.gen.tr/kampanya.php?id=58

Kampanyanın Türkçe metni

Sayın Parlamenter,

Ermeni iddiaları doğrultusunda hazırlanan ve soykırımı tanıyan M-380 sayılı yasa tasarısını kabul ettiğinizi üzülerek öğrendim.Üzülerek diyorum çünkü, hukuk devleti olan ve toplum yapısında farklı grupları barındıran Kanada gibi bir ülke yönetiminin; “bir grup lehine, diğer bir grubu aşağılamasına destek vermesini” anlamak mümkün değildir. Uluslararası normlara ve tarihi gerçeklere tamamen aykırı olan bu karar sonrasında, Kanada Parlamentosu’nun, ülke genelini mi yoksa sadece bir gurubu mu temsil ettiği şüphelidir. Ermeni soykırımını tanımanızın yanı sıra, “soykırımın ret edilmesinin suç kabul edilmesini” teklif eden M-377 yasa tasarısının da gündeminizde olduğunu yine büyük bir üzüntü ve hayret içerinde öğrendim. Hayret ediyorum çünkü; işlemediği bir suçtan dolayı bir milleti suçlu kabul ettiğiniz gibi, konunun araştırılmasını ve tartışılmasını da ret etmektesiniz. Hayret ediyorum çünkü; demokrasinin güçlü temsilcilerinden biri olduğunu iddia eden Kanada’nın (!), bu eylemini, demokrasinin hangi özelliği ile bağdaştırdığını anlamakta güçlük çekmekteyim.

Sayın Parlamenter, öncelikle size 9 Aralık 1948'de kabul edilen ve 12 Ocak 1951'de yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi"nde ki “soykırım” tanımını hatırlatmakta yarar görmekteyim:

“Ulusal etnik, ırksal veya dinsel bir grubun tamamını veya bir kısmını yok etmek niyetiyle; grup üyelerinin öldürülmesi, fiziki ya da akli bütünlüğünün ağır biçimde zedelenmesi, grubun fiziksel varlığının tümü ya da bir bölümüyle yok edilmesi sonucunu verecek yaşam koşulları içinde tutulması, grup içinde doğumları engelleyecek önlemler alınması, grubun çocuklarının başka bir gruba zorla geçirilmesi."

Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi “soykırım”; ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubun üyelerinin "ne yaptıkları için” değil, “sadece bu gruba dahil oldukları için” yok edilmesi ve bunun "açık bir niyet" ya da "plan"a göre yapılmasıdır.

Oysa 1915’li yıllarda yaşananlar, Ermenilerin, politik maksatlı olarak, Rus, Fransız ve İngilizler ile birlikte, Osmanlı’ya karşı savaşmaları neticesinde, Osmanlı Hükümeti’nin, yasal olarak kendini savunma hakkı gereği, yer değiştirme ve yeniden yerleştirme (tehcir) uygulamasıdır. Bu yeniden yerleştirme uygulaması meşru olup, sivil halkın savaş alanından uzaklaştırılması maksadıyla yapılmıştır. Bu kural çağdaş savaş hukukunda da meşru bir uygulamadır. Nitekim II. Dünya Savaşı sırasında Fransızlar savaş durumunu ileri sürerek 1939-1940 yıllarında, Almanca konuşan Fransız vatandaşı Alsazların; ABD, Japon kökenli vatandaşlarının; Avusturya şu an İsviçre vatandaşı olan İtalyanların yerlerini değiştirmiş ve zorunlu göç ettirmiştir. Halbuki, ne Alsazlar ne Japonlar ne de İtalyanlar, Ermeniler gibi ülkelerine ihanet etmemiştir. Eğer Osmanlının uygulaması soykırım olarak değerlendirilecekse, Fransa, ABD, Avusturya ve sayısız batılı devletlerin de aynı suçla suçlanması ve onlar hakkında da aynı kararın alınması gerekmektedir.

1915 olaylarını, “kimliklerini soykırıma uğratılmışlık duygusu üzerine oluşturan” Ermenilerin kaynaklarından dinlemeniz, sizi bu yanlışa sevk etmiş olabilir. Oysa gerçekler Osmanlı, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Avusturya ve Rusya’nın arşivlerinde yer almaktadır. Konu derinlemesine araştırıldığı takdirde, o yıllarda yaşananların “soykırım” ile hiçbir ilgisi olmadığını ve bu olaylar esnasında, Türklerin de büyük acılar çektiklerini göreceksiniz.

Sayın Parlamenter, elbette, insana ve insan onuruna yönelik yapılan kötü muameleleri ortaya çıkararak, geçmişten ders alınmasını sağlamak, insanlık adına önemli bir görevdir. Ancak bu, bir tarafın kin ve düşmanlık duyguları üzerine değil; tarihi gerçekler, mevcut uluslararası sözleşmeler ve yasalar rehber alınarak yapılmalıdır. Maalesef sizin sübjektif bakış açısıyla, Türkleri “soykırım” gibi bir insanlık suçu ile suçlamanız ve daha da ileri giderek bunu tartışmasız DOĞRUYMUŞ gibi kabul etmeye çalışmanız, Türk insanına yönelik yapılan bir insan hakları ihlalidir. Nitekim insan hakları evrensel bildirgesinde de “kimse suçu ispatlanmadan, suçlu kabul edilemez” (Madde-11/1) der. Oysa sizin Parlamentonuz, kendisini bir mahkeme kabul ederek ve de yargı usullerini uygulamadan, tarafların savunmalarını almadan, tanık ve kanıtları incelemeden, bir “soykırım” kararı alıyor!? Bu noktada size “soykırım kararının” SADECE mahkemelerin vereceği bir karar olduğunu hatırlatmak isterim. Mahkemelerin vereceği bu kararın, sizin yapmış olduğunuz gibi siyasi zeminlerde alınması; sadece ülkeler arasındaki ilişkilerin bozulmasına, toplumlar arasındaki kin ve nefret duygularının körüklenmesine neden olur.

Sayın Parlamenter, tüm bu gerçeklere rağmen, Parlamentonuzda Türk ulusu aleyhinde almış olduğunuz; sübjektif, yanlış ve iftira niteliğindeki kararınızdan dolayı, sizi protesto ediyorum. Sizi cesur ve demokratik bir anlayış içerisinde, gerçekleri araştırmaya davet ediyorum. Bunun için de, 1915-1922 yılları arasında yaşanan olayların tartışılmasından ve araştırılmasından korkmayarak, M-377 yasa tasarısını gündeminizden düşürmenizi bekliyorum.

Saygılarımla

Чингиз так и хочеться, что нибудь ответить, но Я плохо знаю Азербайджанский язык!

Ссылка на комментарий
Поделиться на других сайтах

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.

Гость
Ответить в тему...

×   Вы вставили отформатированное содержимое.   Удалить форматирование

  Only 75 emoji are allowed.

×   Ваша ссылка была автоматически встроена.   Отобразить как ссылку

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Загрузка...
×
×
  • Создать...